Görünmeyen Bavullar
"İnsan neyle yaşar?" diye sordular bir gün.
Dedim ki; "Taşıdığı bavullarla."
Kimisi geçmişini tıkıştırmış içine, kimisi korkularını, kimi ise özlemlerini.
Ama hepsi ağır.
Ve hiçbiri el bagajına sığmıyor!
Mesela birini gördüm geçenlerde, yürürken kambur olmuş artık.
Dedim: "Yardım edeyim mi?"
Gülümsedi.
“Yok,” dedi. “Bu yük benim alışkanlığım. Onsuz yürümeyi unuttum.”
Buyur buradan yak!
Bir başka tanıdık var, yıllardır aynı şehirde, aynı işte, aynı insanlarda...
Sebebi ne mi?
Bavulunu açmaya korkuyor.
Ya içinden çıkanlarla yüzleşmek zorunda kalırsa?
Ya çocukluğunun tozlu anıları, ya da yıllardır susturduğu 'aslında olmak istediği kişi' fırlar da ortaya?
İnsan, en çok kendine dürüst olamadığında ağırlaşıyor aslında.
Ve kendini taşıyamayan birinin kimseyi taşıması da mümkün değil.
Zaman zaman sen de dur bir kenarda, aç bavulunu.
İçinde ne varsa dök ortaya.
Kırık dökük hayaller mi?
Çocukken yazdığın mektuplar mı?
Söylenmemiş sözler, atlatılamamış acılar mı?
Hepsine bir merhaba de.
Çünkü içindekilerle yüzleşmeden, yeni bir şey koyamazsın içine.
Yeni bir umut, yeni bir seyahat, yeni bir “sen.”
Sonuçta hepimiz birer yolcuyuz şu hayat denen garip istasyonda.
Ama bazıları sadece bavullarını taşıyor, bazılarıysa içindekileri yaşıyor...
Yorumlar
Yorum Gönder