Kayıtlar

Palyaço

Resim
Akşamüstü bir kebapçıya gittim. Yemek listelerinde "Dünyanın sonu" diye bir kebap gördüm. Çağırdım garsonu Bu nedir? dedim. Kebap çok acı o yü zden bu ismi verdik dedi. "Bir gün, tiyatronun perde arkasında yangın çıkar. Palyaço gelip salondakileri uyarır. Oysa izleyiciler bunun bir şaka olduğunu düşünüp alkış tutar; palyaço söylediklerini tekrarlayınca alkışlar artar. Bana sorarsan dünya böyle sona erecek: Her şeyin bir şakadan ibaret olduğunu sanan insanların tezahüratları eşliğinde. Bundan yıllar yıllar evvel, “Dünya nasıl sona erecek dersin?” diye soran bir dostuna, Kierkegaard, böyle yanıt vermişti. “Her şeyin bir şakadan ibaret olduğunu sanan insanların tezahüratları eşliğinde…” Başlangıç ve Bitiş… Ünlü filozofa göre, her ikisi de aynı şeydi özünde. Yunan tragedyalarının dediği gibi, başlangıçta her şey bir kaostu çünkü ve evren, kendi kendini yok ederken de geride yalnızca kaos kalacaktı. Boğuk bir uğultu, daha ne olduğunu, nerede olduğunu bile kavraya...

Noel Baba Müslüman Olsaydı

Resim
         Bu ülkede gerçekten tanınmıyor noel baba.Bizim gibi ülkelerde her yılbaşında tartışma konusudur. - Ne gerek var yılbaşına, Kimmiş bu Noel Baba ? Başka bir kültürden başka bir inançtan .Bizden değil. Noel Baba Müslüman olsaydı Ne olurdu acaba?  ona bakış açısı nasıl oldurdu ? Hem ona Müslümanlık daha çok yakışmaz mıydı.Hacı sakallı ,sevecen ,çocuklara hediyeler de dağıtıyor. Tam örnek bir müslüman olmaz mıydı ? :) Kapmış gavurlar mis gibi dedeyi.       Ama Gerçek Bilgi Derinlerdedir .Yakınlaşın..   Aslında Noel baba diye karakterize edilen şahısın dinsel bir motifle hiçbir alakası yoktur ve biz bunu bilmiyoruz.   Bir İskandinav öyküsüdür. Kuzey ülkelerinde yüzyıllardır anlatılan bir öykünün kahramanıdır o .Yukarılardan çok yukarılardan gelen , iyi kalpli , çocuk sever biridir o .Bu hikaye kuzey ülkelerinden, tüm Avrupa ya yayılmış bir masaldır ve masalında kahramanıdır o.   Şimdi biz...

Kahve Çekirdeği

Resim
" Bir zamanlar, her şeyden sürekli şikayet eden; her gün hayatının ne kadar berbat olduğundan yakınan bir kız vardı. Hayat, ona göre, çok kötüydü ve sürekli savaşmaktan, mücadele etmekten yorulmuştu. Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çıkıyordu karsısına. Genç kızın bu yakınmaları karsısında, mesleği aşçılık olan babası ona bir hayat dersi vermeye niyetlendi. Bir gün onu mutfağa götürdü. Üç ayrı cezveyi suyla doldurdu ve atesin üzerine koydu. Cezvelerde ki sular kaynamaya başlayınca, bir cezveye bir patates, diğerine bir yumurta, sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu. Daha sonra kızına tek kelime etmeden, beklemeye basladı. Kızı da hiçbir şey anlamadığı bu faaliyeti seyrediyor ve sonunda karşılaşacağı şeyi görmeyi bekliyordu. Ama o kadar sabırsızdı ki, sızlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceklerini sormaya başladı. Babası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermedi. Yirmi dakika sonra, adam, cezvelerin altındaki ateşi kapattı. Birinci cezveden patatesi çık...

Beyin "use it" ?

Resim
        Şu fotoğrafı gördüğümüz zaman bi gülümseme gelir herkese.Eminim.Ama şu meretin y üzde yüzünü kullansak ne olur acaba sorusu gelmiyor mu size?. Genelde beynimizin yüzde 2-3 hatta yüzde 10'unu kullandığımız söylenir. Bu genelde geri kalan yüzde 90'ı da kullanabilsek ne olacağı tartışmasına neden olmaz mı ?      Bu durumu yani geri kalan yüzde 90 ı kullanılarak nelerin olabileceğini  son yıllarda en iyi anlatan filmleden biri. Bence fransız yapımı "Lucy" filmi.  Aga hatun boyut değiştiriyor artık .       Bu düşünceler ya da bu tarz filmler yapıladursun  New York Üniversitesi Sinirsel Bilimler Merkezi'nden Peter Lennie'nin yakın zamanlarda yazdığı bir makale, beynin ideal olarak nöronların yüzde üçünden fazlasını aynı anda çalıştırmaması gerektiğini, aksi halde kullanılan her bir nöronu düzeltmek için, beynin karşılayabileceğinden çok daha büyük bir enerjiye ihtiyaç duyduğunu belirtmektedir.     ...

İlham Veren Son Ders

Resim
Beyin use it  yazım için : https://semihtorun.blogspot.com/2015/03/beyin-use-it.html Hayata Dair yazım için :  https://semihtorun.blogspot.com/2014/12/hayata-dair.htm

Hayata dair

                 " " Yıllar boyu, insanoğlu bir boşluğu imgelerle, illerle, krallıklarla, dağlarla, körfezlerle, gemilerle, adalarla, balıklarla, odalarla, aletlerle, yıldızlarla, atlarla, insanlarla doldurur. Ölümünden az önce, usanmaz çizgi labirentinin kendi yüzünün simgesi olduğunu anlar"  der Borges. Kum kitabının hemen başında.               Unutmak varoluşun doğasının en tatlı yanı.  E n hayin, en uslanmaz alışkanlığımızdır unutmak. Kendini unutmak da gerekir bazen. Ne de olsa yıllarca içine düştüğümüz bir dolu sanrının izlerini silmek öyle kolay olmuyor. Kendini unutmak için, zayıf olmak gerek yine de. Evet evet, güçlü değil zayıf olmak gerek!  Bazen, en derinden gelen iç seslenişlerini duyunca, hele duymak istemediklerimizle başa çıkmak çok zor olabilir çünkü. İnsanın kalbinin derinliklerinden gelen sesleri duymaması için güçlü değil, tam aksi çok zayıf olmak gerekir ki, y...

Onarmak mı, yıkmak mı?

                       Onarmak mı            "Sahip olduğumuz tek şey bir çekiçse,herkesi çivi olarak görürsünüz."           ""  Kumdan bir kale düşünün.Çevresine çok güzel su kanalları yapmış,hendekler kazmışsınız.             Yalnız öyle bir yere inşa etmişsiniz ki kalenizi, dalgalar güçlendikçe önce su kanalları doluyor, sonra heybetli surlarınız tuzlu suyun ellerinde giderek erimeye başlıyor.                 Sizse elinizde küçük plastik kovanız, sahilden topladığınız kuru kumlarla surları onarmaya çalışıyorsunuz. Yaptığınız yamalar, bir sonraki dalganın darbesiyle çirkin şekiller almaya başlıyor.              Küçük plastik kovanızla habire koşturup duruyorsunuz. Kan, ter ve panik içinde!..             O kad...