10.14.2013

Tahayyül

"İnsan hayal ettiği müddetçe yaşarmış."

 Hayal etmek, yani " tahayyül ".

Şimdiler de ise Türkçe’de hayal etmek yerine, daha çok hayal kurmak fiili kullanıyor. Sözüm ona hayalin gerçeklerle alâkası yokmuş. Hadi yine Batılı bir terim kullanalım, hayal güya bir ütopya imiş.

Gerçekleri yerin dibine batsın, gerçek kimin umurunda?

Biz hakikatin peşindeyiz, gerçeğin değil!

Gerçek, bakınız işte orada, karşınızda, elinizi uzatsanız dokunabilirsiniz.

Peki ama ya gerçeklik? Gerçeğin özü?

Kolaysa dokunun, gerçekliğe (hakikat) uzatın elinizi, dokunmak ne kelime, ona değebilecek misiniz bakalım?

Aslâ! Çünkü gerçek, size gelir, gerçekliğe ise sizin gitmeniz gerekir. Gerçek aşağıda, yanınızda, karşınızda, gerçeklik ise üstünüzde. Bu nedenle gerçeklik mertebesinde olanlar, dilerlerse gerçeğin katına inebilirler, gerçeklerin içinde yaşayanlar, gerçeğin içine gömülmüş olanlar ise isteseler de gerçekliğe çıkamazlar.

İnmek için istek, istemek yeterlidir, çıkmak içinse istemek yeterli değildir. Hakikate ulaşmak için istek ve iradenin dışında kabiliyet, ehliyet ve iktidar da gerekir.

Hayal kurmak diyorlar ve akıllarınca küçümsüyorlar hayali. Aç tavuğun kendini darı ambarında hissetmesi gibi bir şey zannediyorlar.Değil diyeceğimi sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Aksine diyorum ki kişinin kendini darı ambarında hissetmesi bile bir şeydir ve hiç de sanıldığı kadar kolay değildir. Açken tokmuş gibi davranmak, kendini tokmuş gibi hayal etmek kolay mı? Merak edenler varsa denesinler, beceremeyeceklerdir.


Neymiş, aç olacaklarmış da tokmuş gibi kendilerini hayal edeceklermiş?

Lütfen etrafınıza şöyle bir bakınız, nice tok geçinenin dahi, değil kendini darı ambarındaymış gibi hissetmek, nasılsalar öyle bile hissedemediklerini göreceksiniz.

Hayal etmek, maliyetli bir kabiliyetin eseridir. Hayal olmasaydı, hayal edenler olmasaydı, bilim de, felsefe de, din de, sanat da olmazdı.

İnanmak, hayal yetisinin zenginliğiyle derinleşir, içselleşir, güçlenir.

Peki bilmek? Hayal yetileri gelişmemiş olanların adam gibi düşünebileceklerini mi sanıyorsunuz? Duygularını düşünceleriyle terkib etmedikçe hikmet ve hakikatin o güzelim nazlı yüzünü talibine açacağını mı zannediyorsunuz?

Biraz dikkat ederseniz görecekseniz ki insanlık tarihi boyunca yüksek duygular ile yüksek düşünceler, ancak hayal yetisini terbiye etmiş, geliştirmiş, güçlendirip derinleştirmiş olan ustalar sayesinde bir araya gelebilmişlerdir. Gerçeğin kendisi en çok sanatımsı’nın var olmasını sağlamıştır. Buna mukabil sanat’ı vareden, gerçek değil, gerçekliktir (hakikat).

Modernler hayal edemiyorlar, hadi onların dediği gibi diyelim, hayal bile kuramıyorlar; yaptıkları tek şey planlamak, yani ucuz bir gelecekçilik, saymak ve ölçmek, sadece hesaplamak, kuru, kupkuru bir zihnin daha da kuruması, gerçeklikten kaçış, ölümden kaçış, hayattan kaçış.

Modernler yağmurun ne zaman yağacağını bilmek istiyorlar, doğmadan önce çocuklarının cinsiyetini öğrenmek istiyorlar, evlenmeden önce evliliği denemek istiyorlar. Sevememeleri, âşık olamamaları da sade bundan!

Gerçeklikle çarpışmayı göze alamıyorlar, ihtimallerden nefret ediyorlar, her şeyi bilmek istiyorlar. Modernlerin zihinleri hayal yetisiyle değil, elektirikle çalışıyor sanki. Birer hesap makinesi gibiler, sürekli sayıyorlar ve ölçüyorlar ama bir türlü duyamıyorlar.

Hayal gelecek tasarımı değildir, o yüzden ütopya (etopya) ile karıştırılmamalı. Hayal, umud da, ümit de değildir, demek ki hayal bugünkü anlamıyla bir fantezi de değil.

Peki geçmişe öykünmek mi demek, hayal kurmak?

Hayır, çünkü geçmişinizi kurgulayamazsınız, geçmiş geçmiştir ve yoktur.

Gelecek de gelmemiştir henüz. Gelseydi, zaten gelecek olmazdı. Demek ki o da yoktur. 

Varolan bir tek andır. Gerçeklik andadır; an’ın hayalidir, geçmişin ve geleceğin değil. Bu nedenle kurgu değildir, duyularla da alâkalı değildir. Hayal etmek başkadır, görmek, işitmek, koklamak, tatmak, dokunmak çok daha başkadır.

Gerçeği görebilir, duyabilir, koklayabilir, tadabilir ve dokunabilirsiniz, hatta gerçeği sayabilir ve ölçebilirsiniz de. Fakat gerçeklikle temas edebilmeniz için düşünceleriniz kadar duygularınızdan da yardım almalı ve onu tek kelimeyle hayal etmelisiniz. Çünkü insan hayal ettiği müddetçe yaşar.

Madenler, bitkiler ve hayvanlar hayal edemezler. Bir tek insan, evet sadece insan hayal eder, edebilir. İnsan hayal etmediği/edemediği müddetçe, kimsenin kuşkusu olmasın ki insan gibi yaşamanın nasıl bir şey olduğunu da aslâ anlayamaz!

Ey talib, o halde sen gerçeği değil, gerçekliği taleb et ve unutma ki planlayabilecek olduğun sade gerçektir (vakıa), gerçeklik (hakikat) değil. Oysa hayal edebileceğin gerçeğin özüdür, yani özünü nâdana sunmak âdeti bulunmayan HAKİKAT!

Hayal edebilirsen gerçekliğin, planlayabilirsen gerçeğin ehli arasına katılırsın. O halde sen O’nu hayal et ki O’ da seni hayal etsin!


"İyi ve sevdiğim bir üstadın kalemidir."








0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa